Omurgayla ilgili yaralanmalar, son zamanlarda en sık rastlanılan sağlık sorunlarındandır. Bel ağrıları ya da bel fıtığı, omurga rahatsızlıkları arasında günlük yaşamda en sık karşılaştığımız sağlık sorunudur. Yaşam boyu bel ağrısı görülme ihtimali %60 ila %80 arasında değişmekte ve bel ağrılarının çoğu 2 ila 3 ay içinde azalsa da ağrının tekrarlama durumu yaygın olarak görülmektedir.
Bel ağrıları ilk olarak disk patolojisi olarak başlamış olabilir ancak disk patolojisi olmadan, vücudun biyomekanik yüklenmeler sonucu ortaya çıkardığı statik ve dinamik hareket özelliklerinin kötüleşmesine bağlı, sürekli olarak devam eden kas iskelet sistemini etkileyen bel ve kalça çevresi ağrılarına dönüşür.
Omurgamızın statik ve dinamik dengesinin korunması hem kas iskelet yapıların yeterli esnekliğe ve kuvvete sahip olması hem de beyinden gelen uyarıların bu yapılara doğru şekilde aktarılması sayesinde olur.
Omurlarımızı birbirine bağlayan faset eklem kapsülleri ve fibroadipoz dokuda, beyine uyarı taşıyan yapıların sayısı oldukça fazladır. Bunlar ağrıya karşı çok duyarlıdırlar ve eklem pozisyonunun algılanmasında görev alırlar. Yaralanma olduğu zaman artan sinir uyarımı sebebiyle eklem hareket sınırı kısıtlanır, yeni yaralanmaların engellenmesi için hızlı refleks kas kasılmaları olur.
Vücut bunların hepsini kendini korumak için yapar ancak kişide çalışması gereken kaslar kuvvet olarak zayıfsa gerekli esnekliğe ve aktifliğe sahip değilse ağrı durumu geçmez ve kişinin günlük yaşam kalitesi oldukça kötü bir hale gelir.
Bel ağrısı olan hastalar, yaşamlarının değişik dönemlerinde fizyoterapi programına gereksinim duyarlar. Program kapsamında uygulanan diğer modalite ve teknikleri mutlaka fizyoterapist eşliğinde yapılan klinik egzersiz tedavisi takip etmelidir. Egzersiz tedavisi ağrı, kuvvet, esneklik ve fonksiyonellik üzerine kalıcı iyileşme sağladığı için bu hastaların tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Egzersiz programları genellikle omurgayı statik olarak çalıştıran stabilizasyon egzersizleri ve kaslarımıza gelen sinir uyarımını iyileştirme üzerine yoğunlaşan dinamik egzersizler gibi değişik egzersizlerin kombinasyonlarından oluşmaktadır.
Statik stabilizasyon egzersizlerinin temeli, günlük yaşam aktiviteleri sırasında omurgamızın doğru pozisyonunun sürdürülmesi prensibine dayanır. Dinamik egzersizler ise merkezi ve periferik sinir sistemini uyararak, vücudun farkındalığını ve eklem pozisyon hissini arttırmaya yönelik egzersizlerdir.
Yapılan bilimsel çalışmalar bize göstermektedir ki lumbopelvik bölgedeki( bel ve kalçanın birleşimi) kasların sağlıklı kuvvet ve esnekliğe sahip olmaması bel ağrısının ana sebebidir. Klinik pilates olarak adlandırılan fonksiyonel gövde stabilizasyon egzersileri; omurları, intervertebral diskler, faset eklemler ve bağlardan oluşan pasif sistemi, omurgayı çevreleyen ve üzerinde hareket eden kas ve tendonları oluşturan aktif sistemi, dinamik stabilitenin sağlanmasında aktif sistemi yönlendiren merkezi sinir sisteminin rehabilitasyonunda oldukça önemlidir.
Yapılan egzersizler bel omurlarına doğrudan bağlanan ve o bölgenin sağlamlığını sağlamaktan ve bu bölgeyi doğrudan kontrol etmekten sorumlu olan multifidus, psoas major, quadratus lumborum, iliocostalis, longissimus, transversus abdominis, diyafram ve obliquus abdominis adı verilen kasların hepsinin iyileştirilmesinde en etkili tedavidir. Unutulmamalıdır ki sağlıklı olmayan bir kas iskelet sisteminde her türlü hastalığın görülme riski oldukça fazladır.
Ebru Kaya
Fizyoterapist